Gothic deyince akla bir değil birden fazla kavram geliyor, şimdi gothic iskandinavdır, hayır hayır amerikandır, siyah saçla gothic olunur, gothic olmak için şatoda oturmak lazım falan gibi çıkarımlar biraz havada kalıyor.Gothic, sanatsal-kültürel açıdan bakacak olursak ortaçağda romanesk dönemi takiben ortaya çıkmış bir akımdır, alası da fransa’dadır, iskandinavya’da değil, kaldı ki goth denen kelime iskandinavyada yaşamakta olan o zamanlar ağırlıklı olarak danimarka kökenli nüfusu kapsamaz, tarihten vizigotları ve ostrogotları hatırlayalım. (roma imparatorluğunun yıkılmasına sebep oldular hani kavimler göçü falan..) Gothic kelimesi barbar sanatı tanımlaması yapmak için kullanılmıştır. En büyük özelliği de kendini mimaride göstermesi ve sürekli katedral yapılmış olmasıdır. Notre dame, Chartres St. Denis Arles ve diğerleri hem hepsi Fransa’dadır hem de hepsi meryem’e adanmıştır,pagan döneme, mistisizme göndermeleri olan, bir yandan ortaçağ baskısı yaşanırken bir yandan okültizmin alıp başını yürüdüğü dönemler bunlar.Gothic tarz bir çok sanat alanında kendini göstermiş bir tarzdır..Bunları özetlersek:
Gothic mimari 12-16. yüzyıllar arasında avrupada kullanılan, sivri kemerler, kaburgalı kubbeler ve ayrıntılı süslemeleri ile hemen tanınan mimari akıma ve bu tarz mimariye benzeyen diğer mimari akımlara verilen isimdir.
Gothic resim deyince de bol bol yaldız kullanımı, ciddi suratlı meryem ve isa figürleri, dini hikayeleri bakanın gözüne soka soka anlatma anlayışıdır.
Gothic edebiyat özellikle 18. yy sonunda popüler olan, karanlık, grotesk ve doğaüstü olayları işleyen edebi türe zaman zaman verilen isimdir. En belli başlı örnekler Frankenstein, Dracula, Dr Jeykll Mr Hyde..
Gothic moda ise genelde her nedense özellikle teenage kızların, özellikle de ”The Crow” filmlerinden sonra daha da benimsediği bir moda. Ayrıca belitmeden geçemicem The Crow da gothic giyim akimini baslatmis olan bir film degil , o akimdan etkilenmis olan bir filmdir.Tercihen deri, siyah giysiler giyilir ve ceset gibi, vampir gibi bembeyaz makyaj yapılır. saçlar uzun, çeşitli renklerde, tırnaklar da bir o kadar uzun ve renk renktir. kollarda boyunda boş yer kalmayana kadar takılar istenirse takılabilir, vaciptir. her gothic genç kızın gönlünde pumpkin king jack gibi bir sevgili sahibi olma hayalleri vardır. gothic komünity üyelerinin milli bayramı helloween, milli içecekleri red wine, başkentleri gotham city’dir…))
Benim en çok ilgilendiğim yanı Gothic müzik..Gothic müzik( Goth Metal de denir) heavy metal ve punk arasında bir tarzdır. Olur mu hiç, değildir: “Gothic” muzik heavy metal olmakla beraber punk ile iliskisi oldukca zayiftir. Daha cok orta cag ve barok doneme ait klasik muzigin heavy metal’le ic ice gectigi estetik yonden kuvvetli bir tarza sahip olup bu yonden punkin tam tersi bir duruş sergiler.
Doom metal, heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler, metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar.
Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip, onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal. Aslında Gothic metal; Celtic Frost, bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre of Tragedy gibi, bayan vokal, melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative, My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un “Gothic” albümündeki aynı isimli “Gothic” gösterilir. Albüm, The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost’un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur. Theatre of Tragedy, Tristania ve Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek goth metali bambaşka boyutlara taşıdılar.
Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları, kilise orgları, yan flütler, viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik, kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav Goth Metal” olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti.
1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering, Within Temptation, Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler. Genel olarak Gothic metal’in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı, cennet-cehennem, romantizm, korku, depresyon, matem, boşluk ve ölüm. Dünyayı baz alacak olursak, Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa’da özellikle de Norveç’te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır.
Pek cok abuk doom grubu da ne yazik ki gothic olarak nitelenmektedir (basta Cradle of Filth olmak uzere). oysa ki berbat brutal vokalleri ve anlamsiz klipleri ile gothic muzikle en ufak bir alakalari yoktur.
Gothic mimari 12-16. yüzyıllar arasında avrupada kullanılan, sivri kemerler, kaburgalı kubbeler ve ayrıntılı süslemeleri ile hemen tanınan mimari akıma ve bu tarz mimariye benzeyen diğer mimari akımlara verilen isimdir.
Gothic resim deyince de bol bol yaldız kullanımı, ciddi suratlı meryem ve isa figürleri, dini hikayeleri bakanın gözüne soka soka anlatma anlayışıdır.
Gothic edebiyat özellikle 18. yy sonunda popüler olan, karanlık, grotesk ve doğaüstü olayları işleyen edebi türe zaman zaman verilen isimdir. En belli başlı örnekler Frankenstein, Dracula, Dr Jeykll Mr Hyde..
Gothic moda ise genelde her nedense özellikle teenage kızların, özellikle de ”The Crow” filmlerinden sonra daha da benimsediği bir moda. Ayrıca belitmeden geçemicem The Crow da gothic giyim akimini baslatmis olan bir film degil , o akimdan etkilenmis olan bir filmdir.Tercihen deri, siyah giysiler giyilir ve ceset gibi, vampir gibi bembeyaz makyaj yapılır. saçlar uzun, çeşitli renklerde, tırnaklar da bir o kadar uzun ve renk renktir. kollarda boyunda boş yer kalmayana kadar takılar istenirse takılabilir, vaciptir. her gothic genç kızın gönlünde pumpkin king jack gibi bir sevgili sahibi olma hayalleri vardır. gothic komünity üyelerinin milli bayramı helloween, milli içecekleri red wine, başkentleri gotham city’dir…))
Benim en çok ilgilendiğim yanı Gothic müzik..Gothic müzik( Goth Metal de denir) heavy metal ve punk arasında bir tarzdır. Olur mu hiç, değildir: “Gothic” muzik heavy metal olmakla beraber punk ile iliskisi oldukca zayiftir. Daha cok orta cag ve barok doneme ait klasik muzigin heavy metal’le ic ice gectigi estetik yonden kuvvetli bir tarza sahip olup bu yonden punkin tam tersi bir duruş sergiler.
Doom metal, heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler, metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar.
Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip, onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal. Aslında Gothic metal; Celtic Frost, bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre of Tragedy gibi, bayan vokal, melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative, My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un “Gothic” albümündeki aynı isimli “Gothic” gösterilir. Albüm, The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost’un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur. Theatre of Tragedy, Tristania ve Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek goth metali bambaşka boyutlara taşıdılar.
Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları, kilise orgları, yan flütler, viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik, kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav Goth Metal” olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti.
1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering, Within Temptation, Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler. Genel olarak Gothic metal’in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı, cennet-cehennem, romantizm, korku, depresyon, matem, boşluk ve ölüm. Dünyayı baz alacak olursak, Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa’da özellikle de Norveç’te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır.
Pek cok abuk doom grubu da ne yazik ki gothic olarak nitelenmektedir (basta Cradle of Filth olmak uzere). oysa ki berbat brutal vokalleri ve anlamsiz klipleri ile gothic muzikle en ufak bir alakalari yoktur.